TV İZLEYELİM

iframe src="http://www.30minutelunchbreak.com/gadgets/livetvint.html?channel=Sky News&?auto=Yes" border="0" frameborder ="0" scrolling="no" width="270" height="270" marginwidth="0">

1 Ağustos 2009 Cumartesi

Y.D.de Eğitim İTÜ ye ÖZEL Konu Değildir - Eren Ocakverdi (2001 İşl.)

Değerli İTÜ mensubu,

Ben İTÜ İşletme Mühendisliği bölümünde hem lisansımı hem de yüksek lisansımı tamamladım ve halen de doktora eğitimime devam ediyorum. Bu süre içerisinde piyasada çeşitli kurumlarda da çalışma olanağı buldum ve şu anda yine bir kurumda araştırmacı olarak çalışıyorum.

İTÜ'nün anadilde eğitim vermesinden vazgeçmesine, diğer bir deyişle bunu başka bir dille yer değiştirmesine ilke olarak karşıyım. Benzer şekilde, ilk öğrencisi olduğum %30 İngilizce sistemine de karşıyım. Bilimsel açıdan yeterli ve doyurucu tüm kaynakları yabancı dilde olan ve hiçbir şekilde bu özellikleri taşıyan bir kaynağı anadilde de hazırlama kaygısı taşımayan öğretim üyelerinin bu konuda herhangi bir görüş bildirmesine ise şiddetle karşıyım. Tüm bu soruların cevabının ikili (binary) olarak verilebilecek kadar da basit olmadığını düşünüyorum. Burada bulanık mantık çerçevesinde bir yanıtın daha uygun olduğuna inanıyorum: Yüzde kaç evet, yüzde kaç hayır ve hatta neye evet neye hayır. Yabancı dille eğitim verilip verilmemesinden öte yabancı dil eğitiminin İTÜ'nün öğretiminde hangi noktada ve ne şekilde yer alması gerektiğini tartışmak gerekiyor diye düşünüyorum.

Lisans son sınıf öğrencisiyken dünya çapında yabancı dilde eğitim veren üniversitelerle ilgili olarak hazırlamış olduğum bir bitirme tezinde de bu konuyla ilgili çok ilginç bulgulara rastlamıştım. Herkesin gönlünden geçtiği biçimiyle, anadilden vazgeçmeden kaliteli bir yabancı dil eğitimi verebilmek dünyada başka ülkelerde örneği olan bir yaklaşım ve göründüğü kadarıyla da en uygun (optimum) çözüm.

Ancak, uygulamada bunun bu kadar kolay ol(a)madığını görüyoruz. İTÜ'nün en eski mezunlarının görüşleri çok kıymetli olmakla birlikte, Türkiye'de ve dünyada özellikle son 10 yılda yaşanan ekonomik ve finansal krizler iş piyasasının işleyişini ve yapısını bütünüyle yeniden şekillendirmiş ve şekillendirmektedir. Bu nedenle, görece daha yeni mezunların konuyla ilgili görüşlerinin mutlaka alınması ve hatta tercihen bir tartışma platformu oluşturulmasında büyük yarar olduğunu düşünüyorum.

1996 yılında girdiğim İTÜ'de bir yılı "İngilizce Hazırlık" olmak üzere tam 13 yıldır bilfiil öğrenci olarak bulunmaktayım. Bu süre zarfında bir çok değişime, değişikliğe tanık olduğum gibi İTÜ'nün aksayan yönlerini de yakından görebilme fırsatım oldu. Aradan geçen bunca zamanda piyasa ile etkileşimin sağladığı avantajı da kullanarak geriye dönük olarak nerelerde ne gibi hatalar yapıldığını şimdi çok daha iyi görebiliyorum. Benim gibi olan başka İTÜ mezunlarının olduğunu da tahmin ediyorum. Bunların görüşlerine bir şekilde erişebilmenin çok daha faydalı olacağını düşünüyorum.

Sayın Süleyman Demirel, uzun siyasi geçmişinin ve deneyiminin getirdiği bir özellik olarak, herhangi bir konuyla ilgili değerlendirmelerini fazlasıyla genel tutmakta ve konuşmalarını/söyleşilerini iyi niyet ve olumlu beklenti ekseninde yapmayı tercih etmektedir. Ancak, bahsettiğimiz konu gerek İTÜ gerekse Türkiye açısından çok önemli bir dönüm noktası olup, konunun destekçilerinin veya karşıtlarının çok somut önerilerle ve fikirlerle ortaya çıkması gerekmektedir. Oktay Sinanoğlu çok değerli bir bilim adamıdır. İlgi alanları çok geniştir ve bu konuya da özel bir hassasiyeti vardır. Benzer şekilde sayın Celal Şengör de görüş ve önerileriyle bu alana önemli katkılarda bulunmuş bir şahsiyettir. Ancak, yalnızca bu insanların görüşlerine başvurmanın ve konunun diğer taraflarını bu tartışmaya dahil etmemenin ciddi bir maliyeti olduğunu düşünüyorum. Örneğin, eğitimini yurtdışında sürdürmek isteyen bir öğrenci veya yabancı ülkelerle bağlantılı çalışan bir şirketin sahibi olan işveren de inanıyorum ki tartışmaya önemli katkılar sağlayacaktır.

İTÜ bir bilim yuvası olduğundan ve mensupları da bilimsel eğitim ve terbiye almış kişilikler olduğundan, konunun olabildiğince bilimsel mantığa ve metodolojiye uygun olarak tartışılmasının gerekli olduğu inancındayım. Meseleyi, ulusalcılık veya liberallik boyutuna indirgemek en yalın ifadeyle konunun içini boşaltmaktan başka bir işe yaramayacaktır. Konuyu sömürgecilikle özdeşleştirmek, İngiliz İstihbarat Teşkilatı'nın çalışmalarına atıfta bulunmak, vs. İTÜ'nün yeni kuşak öğrencilerinin bugünkü dünya koşullarında gerçekten bu amacı taşıyan ülkelerde okuyan diğer öğrencilerle nasıl rekabet edebileceğine ülkemize nasıl ve ne kadar bir katma değer sağlayabileceğine herhangi bir açıklık getirmemektedir. Somut ve bilimsel gerçekleri ortaya koymadan hatta bunları göz ardı ederek konuyu siyasi eksene taşımak bugüne kadar diğer tüm tartışmalarda olduğu gibi burada da hüsranla sonuçlanacaktır.

Yabancı dilde eğitim meselesi İTÜ'ye özel veya özgü bir konu değildir. Herhangi bir üniversitenin yabancı dilde eğitim vermesi konusunu ilköğretim ve liselerde verilen eğitimden bağımsız ele almak gibi bir yanılgıya düşülmeyeceğini de ümit ediyorum. Üniversitenin yabancı dille olan etkileşimini nasıl şekillendireceği ilk ve orta öğretimde bu konuyla ilgili atılacak adımlara doğrudan bağlıdır. Sizlerin de farkında olduğu üzere, konu çok boyutlu ve çok çetrefillidir. Bu nedenle de çözümü göründüğü veya sanıldığı kadar basit değildir. Her problemin teoride ideal bir çözümü vardır, ancak uygulamada buna ulaşmak her zaman mümkün olmamaktadır. Uzun vadede sonuç verecek çözümlerin yanı sıra kısa vadede yapılması gerekenleri de ortaya koymak önemlidir. Bunları yaparken, mutlaka ve mutlaka parça-bütün ilişkisini göz önünde bulundurmak gerekiyor. Bir sistem tasarlarken öğeler arasındaki etkileşimi büyük bir dikkatle hesaplayan ve bunları ölçen mühendislerin, bu konuda da aynı hassasiyeti göstermesi gerekmektedir. Sosyal olgular hiçbir zaman mühendislik problemlerinden daha az karmaşık değildir. Unutmayalım ki burada sözünü ettiğimiz konu bir kuşağın geleceğini şekillendirme gücüne sahiptir ve herkesin de bunun farkında olacak ve sorumluluğunu taşıyacak şekilde hareket etmesi gerekmektedir.

Saygılar sunar, çalışmalarınızda başarılar dilerim,

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.